Hayatınızın Aşkını Kaybettiğinizde Beyninizde Meydana Gelen 8 Kimyasal Değişim

Sevdiği insan tarafından terk edilmenin nasıl korkunç bir his olduğunu, bir kerecik olsun yaşayanlar çok iyi bilecektir. Böyle bir anda yaşadığınız acı, o insana gün içinde sürekli mesajlar atmaktan, sosyal medyadan deliler gibi her adımını takip etmeye kadar türlü türlü saçmalığa yol açabilir.

Ama üzülmeyin, siz çılgın değilsiniz. Ayrıldıktan sonra yaptığınız korkunç şeylerin, bilimsel bir açıklaması var. Üstelik, ne acıdır ki; aşık olduğumuzda bizi delicesine mesut eden hormonlarla, terk edildiğimizde bizi yerin dibine sokan hormonlar ‘aynı’ hormonlar. Bize neden ve nasıl bunu yapıyorlar bilmiyoruz ama; bildiğimiz tek şey tüm sorumlunun onlar olduğu. Bakın hayatınızın aşkını kaybettiğinizde vücudunuzda nasıl değişikler meydana geliyor-muş?


Terk edilen insanların beyinlerinde, fiziksel acıyı kaydeden bölgedeki aktivite, normalin çok üzerinde



Yani “kalp kırılması” sadece soyut bir anlamı anlatım etmiyor; bunun gerçekten de acı verici olduğu bilimsel bir gerçek. Yeni bir terk edilme durumu yaşamış insanlar üzerinde yapılan fonksiyonel MRI taramaları, onların beyinlerindeki fiziksel acıyı kaydeden bölgedeki aktivitenin ağırbaşlı biçimde arttığını gösteriyor.


Terk edilmek; soluk darlığı, mide bulantısı ve kimi ölümcül olabilen yürek kasının zayıflaması gibi fiziksel belirtlilere yol açabiliyor.




Çünkü terk edilen insanlar, tıpkı “fiziksel bir acı” yaşıyormuş gibi hissediyorlar ve bu durum, fiziksel hastalıklara neden olabilen hormonların salınımı tetikliyor. Bunu yaşayan insanların vücudundaki kortizol ve adrenalin gibi stres hormonlarının salınımı değişiyor.


Yeni terk edilmiş ancak hala yoğun bir aşk besleyen kişilerin beyin aktiviteleri, kokain bağımlısı bir bireyinkine çok benziyor.



Yani değişen tek şey, bu stres hormonlarının salınımı değil. Beynimizde de bir sürü şey oluyor. 2010 yılında Rutgers University’de yapılan bir araştırmada yeni terk edilmiş ve hala yoğun bir aşk besleyen 10 kadın ve 5 erkek bireyden MRI makinesi içerisine girerek eski sevgililerinin fotoğraflarına bakmaları istendi. Ve bu çalışma sinirbilimine büyük katkı sağladı.


Aşık olmak da, terk edilmek de bilimsel olarak uyuşturucu bağımlısı olmakla aynı şey.



Aşık olduğunuzda beyninizdeki ödül nöronları aktif hale geliyor ve bu da iyi hissetmenize neden olan dopamin hormonunun salgılanmasını tetikliyor.



Birine aşık olduğunuzda salgılanan dopamin yüzünden, terk edildiğinizde tıpkı bir uyuşturucu bağımlısı gibi, daha çok dopamin isteyen bir beyinle baş başa kalıyorsunuz.



Birine aşık olduğunuzda mesut hissetmenizi sağlayan “dopamin”, sonrasında sürekli daha fazlasını isteyen bir beyin bırakıyor geriye. Onsuz olamayacağım hissi tamamen bununla ilgili. Bir ilişki içerisindeyken beyniniz devamlı olarak bu hormonu salgıladığı için, bu kişi sizden ani uzaklaştığında aynı beklenti içerisine giriyor. Ve beklediğini bulamadığında obsesiflik durumuna eş bir vaziyet ortaya çıkıyor.



Ve dopamin isteğinizi gidermek için, çılgınça şeyler yapıyorsunuz.



Tıpkı acıktığınızda, susadığınızda olduğu gibi; dopamin ihtiyacı durumunda da, bilinç pas geçiliyor. Tıkınırcasına aş içmek, bu yüzden geçici olarak işe yarıyor. Ve yapılan yeni bir araştırmaya göre, bu vaziyet yaklaşık üç ay kadar sürüyor.


Ayrıca ister inanın ister inanmayın, yaşadığınız bu acıyı başkalarıyla paylaşmak; bunu daha hızlı atlatmanızı sağlıyor.



Yapılan araştırmalar, fiziksel ağrılarda olduğu gibi ‘parasetemol’ün sosyal destek konusunda da işe yaradığını ortaya koyuyor. Yani sosyalleşmeniz ve acınızı başka insanlarla paylaşmanız, gerçekten acınızı hafifletiyor.


Sonuç olarak terk edildiğinizde yaşadığınız o korkunç duyguya çok takılmayın deriz; biyolojimizle nasıl savaşabiliriz ki?