PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Varim !


Maltus
17.Haziran.2019, 20:23
<div id="post_message_356115"><blockquote class="postcontent restore "><div style="text-align: center;"><b>VARIM !<br /><br />Saatlerdir bilgisayarın başında oturuyordu, hala beklediği mail<br />gelmemişti. Silkindi. Kaç saat olmuştu bilgisayar başına oturalı?<br />Oooo! İki saatten çok olmuş, koskoca iki saat? Arkadaşları<br />yemeğe çağrı etmişti, Sinan sinemaya, oda arkadaşları ise fal<br />partisine.. Hiçbirini kabul etmemişti. Şimdi bu ücra internet<br />cafede istikbal o maili bekliyordu. Daha ne kadar sürecekti?<br />Kimbilir belki, bugün hesabına bile girmemişti, girmeyecekti?<br />Girse bile yazacağı daha önemli insanlar vardı belki... Belki de<br />onun ona önem verdiği gibi o, ona önem vermiyordu? Yok canım!<br />O da en az Sevgi kadar değer veriyordu Sevgi'ye, yazdığı her<br />mesajın karşılığı ertesi güne geliyor, hadi ertesi gün olmadı<br />birkaç gün içinde gecikmenin özürünü de içeren mail hesabında<br />bekliyordu Sevgi'yi. Aylar olmuştu yazışmaya başlayalı,<br />bir kez bile aksamamıştı mailler. Ta ki, bu haftaya kadar.<br />Hafta başından beri tek bir satır gelmemişti ondan. Tuhaf!<br />Oysa kendisi yazacak bir şey bulamasa - ki, bu da ayda yılda<br />bir olurdu- forward edilmis mesajlar gönderirdi, güzel sözler,<br />fıkralar ya da ufacık bir e-kart. Üçüncü gün dayanamamış,<br />onu merak ettiğini söylediği bir mail göndermişti: Heeeey,<br />öldün mü kaldın mı? Haber verseneeeee! diye şakalaşmıştı<br />üstelik. Ses seda yoktu tekrar karşı tarafta, beşinci gün<br />iyiden iyiye meraklanır olmuştu, hatta bir sapığın onun<br />hesabına girip gelen mesajları ondan önce okuyup sildiğini<br />bile düşünmüştü. İyisi mi oturup bütün gün bekleyecekti<br />bilgisayar başında, hem içinde de bir şüphe kalmayacaktı<br />böylece. Bugün sekizinci gün de bitmişti. Tekrar en küçük bir yazı<br />bile gelmemişti. Unuttu beni diye geçirdi içinden. &quot;Tabii, ne<br />bekliyordun ki!&quot; diye kızdı kendi kendine. Alay etti bir süre bu<br />çocukluğuyla. Hiç görmediği, sadece yazılarıyla, şiirleriyle<br />tanıdığı biriydi karşıdaki ve hep öyle uzakta öyle bilinmez<br />kalacaktı. Ne bekliyordu ki? Kendisi de bilmiyordu. Hayalinde<br />bu yazıları yazan kişiyi bir türlü canlandıramıyordu. Ne zaman<br />gözlerini kapasa sadece bir çift el görüyordu, klavyenin tuşlarına<br />dokunan güzel parmaklar... Bu elin kime ait olduğunu görmeye<br />çalışıyor, didiniyor ama hayali bir anda dağılan sis gibi yok<br />oluyordu. Ertesi gün soluğu tekrar bilgisayar başında aldı. Bekledi,<br />bekledi. Birkaç arkadaşından gelen mailleri yanıtladı hemencecik.<br />Aslında böyle beklemek kötü da olmuyordu hani. Zaten tatildeydi<br />yapacak başka bir işi yoktu, arkadaşlarından çoğu eve dönmüştü<br />kalanlar ise onu çağırsa da o pek istemiyordu. Bu düşüncelere<br />dalmışken yeni bir mesaj geldi. Hayret adres pek yabancıydi ona.<br />Biraz tereddüt ettikten sonra yüreği korku içinde açtı. Mail,<br />&quot;merhaba ben Akın'ın yakın arkadaşıyım. Kendisini trafik kazasında<br />kaybettik, telefon defterinin arasında sizin mail adresinizi bulduk ve<br />haber vermeyi müsait gördük. Başımız sağolsun&quot; diyor ve devam<br />ediyordu ama mailin devamı onu ilgilendirmiyordu artık.Okuyacağı nı<br />okumuştu zaten. Kaçıncı ölüm haberiydi bu, bu kaçıncı değer verdiği<br />insandı yitip giden? Bazen bütün uğursuzluğun kendinde olduğunu<br />düşünüyordu. Sonra saçma geliyordu düşündükleri, ama ne<br />farkederdi ki, işte cok sevdiği, her gün yazdıklarıyla onun gününe<br />renk katan o kişi artık yoktu. Kötü bir şaka olamaz mıydı?<br />Ne yapacaktı şimdi? Beklediği mail gelmiş miydi? Ne yani<br />kalkıp gidecek ve bir daha gelmeyecek miydi? Bir daha o güzel<br />mesajlari hiç göremeyecek bir daha o elleri düş edememenin<br />üzüntüsüyle doğruldu. &quot;Cebinden size henüz yollamadığı,<br />yollamak için doğum gününüzü beklediği bir şiir bulduk.<br />Tıpkı sahibine ulaşmamış bir name gibi<br />duruyordu oracıkta. Aşağıda onun sizin<br />için yazdığı son şiiri bulacaksınız.<br /><br />VAR MISIN ?<br />Biliyorum şaşıracaksın<br />Son sözler gibi istikbal kulağına<br />Yoo yanılmıyorsun.<br />Son sözler bunlar.<br />Bu uzaklığı kaldırmak için ortadan<br />Sadece bir ufacık his'tik, sen bana ben sana<br />İki satır lâf, iki mısralık şiirdik<br />Bir gülücüktük<br />Bir soru isareti<br />Oysa daha fazlasını istemek bencillik mi?<br />Anla artık!<br />Sözler var ama satırlar yetersiz<br />Düşünceler var ama sayfalar yetersiz.<br />Duygular var ama mısralar yetersiz.<br />Anla artık biliyorum bir sen var, bir de ben<br />Uzak ırak yerlerde ayrı ayrı şehirlerde.<br />Ama desem ki, sana:<br />Biz demeye var mısın?<br />Desem ki, ne sen olsun, ne de ben.<br />Bir biz olalım.<br />Var mısın ?<br /><br />Akın Yıldız<br /><br />Şaşırmıştı, istemezdi etraftakilerin gözü önünde ağlasın.<br />Hiç adeti değildi ne de olsa. Oysa Akın hep nasıl hissediyorsan<br />öyle ol başkalarını boşver derdi. İşte her zamanki gibi yine<br />dinlemişti onun sözünü. Demek o da aynı şeyleri hissetmiş,<br />o da artık bu uzakığı kaldırmak istemişti. Doğumgünü geçmişti,<br />hem de tekrar bilgisayar başında. Yeni bir yaşa daha girmişti işte,<br />yepyeni bir yaş, yepyeni umutlar, acılar, mutluluklar. Her yaş<br />olgunlaştırırmış biraz daha insanı, belki de en çok bu yaşa<br />girdiğinde olgunlaştığını anlayacaktı yıllar sonra<br />arkasına dönüp baktığında kimbilir... Akın! Kahretsin, seni<br />şimdiden özledim diyerek hıçkırıklara gömüldü. Neden sonra<br />eli yanıta gitti. Akın'a geç kalmış bir yanıttı bu.<br />Sadece tek bir sözcük yazdı :<br />VARIM ! </b></div>