PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : bu sefer kapıyı çalmakta tereddüt etmeyeceğim


Maltus
17.Haziran.2019, 20:23
<div id="post_message_331029"><blockquote class="postcontent restore ">Uzun gölgelerin ucundan düşüyorum terk edilmiş caddelerin karanlıklarına.Ateşin çevresinde toplanmış dilencilerin yanından geçiyorum.Benden daha zenginler diye düşünüp örtüsünü açıyorum yalnızlığımın. Ağlamaklı bir yüz görüyorum da inanmıyorum ben olduğuma. <br />Acı bu kadar belli fiyat miymiş kendini her suratta? <br /><br />Merak ediyorum, hangi yazar tasvir edebilmiş acep hüznü olanca yoğunluğuyla? Ben sadece bir çırağım: kelimeler dilimde tat bırakıyor, çevremde dans eden bir dünya yaratıyor tekrar de beni benden zeki yapamıyor işte. <br /><br />Sis, toplanıyor çevremde bu akşam bir şeyleri benden saklamak istermiş gibi. Oysa gözle görülecek kadar açık şeylerde olsa ben farkına varamayacak kadar dalgınım bu gece. <br /><br />Yakınlarda bir yerde yanan kömür kokusu boğazımı sıkıyor sanki. Adımlarımı hızlandırıp dar sokaktan aceleyle ayrılıyorum. Birden kendimi geniş ve insanların rasgele serpiştirildiği yarı-boş bir meydanda soluk alabilirken buluyorum. Açıklığın tam ortasındaki heykelin altına toplanmış çalgıcılar caddeyi balo salonuna dönüştürmeye çaba ederek şevkle çalıyor. Etrafına toplanmış kadınlardan bazıları müziğin dansa değer olduğunu tekrar de dans etmeye cesaret edemediklerini gösterir gibi kalçalarını bir sağa bir sola sallıyor, geniş etekleri bir çan gibi görünüyor. Etrafta demir daireler ve çubuklarla koşuşturan çocuklar sokağa bir karnaval havası veriyor. <br />Bu manzaranın karşısında tedirgin olup bir adım art atıyorum. Biraz önce ayrıldığım kömür kokulu o dar karanlık sokağa art dönmek şimdi daha çekici görünüyor gözüme. Kim anlar ki benim acımdan şu şen palyaçoların, lafazan kadınların arasında? <br /><br />Daha önce yürüdüğümde incelemiştim bu caddeyi bu yüzden kafamı kaldırıp yıldızlara bakmak istemiyorum tekrar. Biliyorum ki tepemde göğü bana göstermeyecek kadar acımasız yapı var. Hava iliklerime kadar titretiyor beni, ayaz yanaklarımı tokatlayarak uyuşturuyor suratımı. Köşede ateşin çevresinde dikilmiş, elden ele bir şişe içkiyi paylaşan fakirlerden gidip ısınmak için bir yudum borç istesem benden karşılığında kati paltomu isterler diye düşünüp karanlığın içine saklanarak hızlandırıyorum adımlarımı. <br /><br />Sonunda bu cadde de bitecek. Nereye kadar dolandıracağım bu yorgun bedeni, bilemiyorum. Nereye kadar beni taşıyabilirse mi? Akılsızın tekiyim işte! Hâlâ kabul edemiyorum. Şu dev gibi önüme dikilmiş gururum kör ediyor beni. Oysa gerçek, bir çocuğun bile anlayabileceği kadar açık. Ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım tekrar onun paspasında durmuş bir saat kapıyı çalıp çalmamak arasında gidip gelirken bulacağım kendimi. Sonunda aşkım, gururumu büyük bir cesaretle parçalayacak ve o kapı heyecandan çılgın gibi atan kalbimin sesiyle yumruklanacak. Sonra beni uçuşan geceliğiyle bir melek karşılayacak, yanağına kıvrılan kibar bir tebessümle gülümseyecek ve her tartıştığımızda olduğu gibi her şeyi unutup beni öpecek. <br /><br />Bu akşam olacakları bilmeme rağmen sebep bu kadar tedirginim acaba? Sanırım bu tartışmamız diğerlerinden daha uzun sürdü. Evet, en uzun ayrılığımızdı bu. Beni unutmuş olabilir mi? Hiç aramadığı için böyle düşünüyorum bence. Ama kalbini kıran benim, bu yüzden aramamak için haklı sebepleri var. Bu aptalca fikirlerin beynimi kurcalamasına ruhsat verirsem sonunda bu akşam planladığım gibi paspasın üstünde değil, denizin dibinde olacağım! <br />Pekala, sadece iki blok öteye gideceğim. Kan kokusu almış bir köpek balığı gibi durmadan onun evinin etrafında dolaştığımın farkındayım. Belki yolda karşılaşsaydık bu daha basit olurdu benim için. Her neyse madem buradayım o vakit rotamı belirleyip, sevgilimi kollarımın arasına alacağım ve bu sefer kapıyı çalmakta tereddüt etmeyeceğim. <br /><br />Adımlarımı hızlandırıyorum. İçimde anlatılması güç bir heyecan var. Okuldaki ilk gün annelerinden ayrılan çekingen çocukların korkusu ve hayatında ilk kere yüklü bir maaş almış bir işçinin sevinci gibi karışık ama tam anlamıyla midemi sıkıştıran bir his. <br /><br />Evin önündeki caddeyi aydınlatan sokak lambasından kaçmak için yolu uzatıyorum. Bu tuhaf davranışlarımın hepsini içinde bulunduğum duruma borçluyum. Paspasa ayaklarımı basıyorum. Evin ön kapısı karanlık, beni saklıyor etraftakilerden.Önceden kararlaştırdığım gibi çok savaşmadan kapıyı çalıyorum. Tok bir ses yankılanıyor içerde. Yaklaşıyor bana doğru ve gözlerimi kamaştıran bir ışık aydınlanmaya başlıyor tam tepemde. Kapı açılıyor, gülümsüyorum karşımdakine. <br /><br />Bir adam atletiyle dikilmiş bana bakıyor. Şaşırıyorum, içimi panik duygusu kaplıyor. Nereye taşınmış olabilir ki? Gece gece adamı rahatsız ettim, sorsam tanır mı acaba? Sapık olduğuma karar verip beni tartaklamadan önce kız arkadaşımın adını verip nereye taşındığını sormaya karar veriyorum. Ağzımı tam açacakken, karanlık koridordan uçuşan bir gecelik geliyor, adamın vücuduna dolanıyor. Bana bakıp öylece kalakalıyor, tanıdık gözler büyük bir utançla beni izlerken, ben aynı anda paspasın binlerce kat altında soluk almaya çalışıyorum. O ise bir açıklama düşünüyor. Ayaklarım art art gidiyor. Bana doğru birkaç kararsız adım atıyor. Ben yüzümde aptal bir ifadeyle ona bakarken, ruhum çoktan arkasını dönmüş dar sokaklara koşuyor. Sonunda daha çok dayanamayıp bedenimde takip ediyor. <br /><br />Soluk soluğa karanlığa gömüyorum kendimi. Yosun tutmuş duvarlara yaslanıyorum. Sidik kokan pis sokaklarda çaresizce sürünüyorum. Bir titreme alıyor bedenimi. İster istemez ateşe yöneliyorum. Fakirler bana bakıyor sonra omzuma bir battaniye atıyorlar. Elden ele geçen şişe bana geliyor. Bir yudum alıyorum, acı boğazımdan aşağıya kayıyor. Gözlerim görmez gibi kıvılcımlara bakıyor. Burada kimse akan yaşlara ‘dur’ demiyor. Düşünüyorum, benim onlardan ne farkım var? Bu gece sevgilimin yanında benim yerime başka bir adam yatıyorken, evime gidip uyumaktansa şurada kutulardan birinin üstüne kıvrılıp sızmamın, leş gibi içki kokmamın, sokaklarda barınan bir dilenci olup olmamamın ne önemi var? Her gece rüyalarımda o yüzü göreceksem uyumanın, uyanık olup da onu hatırlayacaksam yaşamanın ne anlamı var? En değerli şeyi, kalbimi kaybettikten sonra… şimdi gerisinin ne önemi var?