PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mutluluk için


Maltus
17.Haziran.2019, 20:22
<div id="post_message_23272"><blockquote class="postcontent restore "><font color="Red">Biraz uzun ama çok güzel harika muhtesem </font><br /><br /><br />Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama aksi aksi baktı. <br />Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski ama temizdi. Eli yüzü pak ve sağlıklı görünüyordu. &quot;Sapa sağlam adam gidip çalışacağına <br />dileniyor, belki benden daha zengindir&quot; diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti. <br /><br />Alaycı bir ses tonuyla: <br /><br />- Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu. <br /><br />- Hayır çikolata parası lazım! <br /><br />Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü. <br /><br />- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz? <br /><br />- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız. <br /><br />Bülent adamın ağırbaşlı mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı. <br /><br />- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız? <br /><br />- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim. <br /><br />- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın? <br /><br />- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum. <br /><br />- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla. <br /><br />- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever. <br /><br />Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Halbuki eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. <br />Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu. <br /><br />Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. &quot;Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu&quot; diye düşündü. <br /><br />- Cebinde bir çikolata alacak nakit yok mu şimdi? <br /><br />Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı. <br /><br />- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Ama bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım. <br /><br />Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi. <br /><br />- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi. <br /><br />Adam çekingen çekingen oturdu yanına. <br /><br />- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban? <br /><br />- Fakirin akrabaları da fukara olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar. <br /><br />- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ? <br /><br />- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim. <br /><br />- Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en çok üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun. <br /><br />- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı. <br /><br />- Söyle o vakit nedir evlilikte mutluluğun sırrı? <br />Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin. <br /><br />- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem. <br /><br />- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, ama mesut değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. <br />Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mesut değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Nakit mı acep bizi mutsuz eden? <br /><br />- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, yaşam yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? <br />Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan. <br /><br />- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fukara olsam kim bilir ne olur? <br /><br />- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mesut olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mesut olur. <br /><br />- Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu ? <br /><br />- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mesut oluyor. <br /><br />- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir? <br /><br />- Küçük kızı severek. <br /><br />- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ? <br /><br />- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mesut edersin. <br /><br />- Nasıl yani ? <br /><br />- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, alaka görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı düş ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi? <br /><br />- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır &quot;babacığım beni ne kadar seviyorsun?&quot; diye sorar. Giysisini değiştirdiği vakit etrafımda &quot;Baba güzel olmuş muyum?&quot; diye <br />sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. &quot; Harikasın prenses gibi olmuşsun&quot; demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim. <br /><br />- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona <br />&quot;bebeğim&quot; diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. &quot;Bebeğim bana bir çay yapar mısın?&quot; dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz. <br /><br />- Hiç kavga etmezmisiniz siz? <br /><br />- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana. <br /><br />- Benim eşim çok ağırbaşlı kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda. <br /><br />- Küçük kızlar büyüdükleri vakit artık sevgi, alaka istemeye utanırlar. En ağırbaşlı yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mesut etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mesut olurlar hemde çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler. <br /><br />- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Ama her vakit yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o vakit eve çok yorgun gidiyorum. <br /><br />- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mesut etmek dünyanın en basit işi. Çoğu vakit birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mesut ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek <br />için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mesut olmayan erkek mesut olamaz. Mesut olmak isteyen erkek önce yaşam arkadaşını mesut etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mesut olabilirsin. <br /><br />- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum. <br /><br />- Tekrar para, tekrar dış sebepler. Evet nakit önemli ve lüzumlu ama kadınlar nakit için erkekleri sevmezler. Nakit geçici mutluluklar verir. Kadınlar armağan almayı severler. Paran varsa armağan al tabi. Ama <br />hediyeyle mesut olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir vakit çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. <br />Hiçbir vakit karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her vakit aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir vakit boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir vakit ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek giysi gibi yumuşacık sardım bedenini ve mesut ettim onu. <br /><br />Adam ayağa kalktı. <br /><br />- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur. <br /><br /><br />- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı. <br /><br />- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. <br /><br />Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi. <br /><br />- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi. <br /><br />Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk kere karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, bin <br />bir teşekkür ederek evginin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı. <br /><br />Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı., sonra eşinin önüne koydu. <br /><br />- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi. <br /><br />İnci hiç konuşmadı. <br /><br />- Sorsana &quot;niye&quot; diye. <br /><br />İnci kızgın kızgın: <br /><br />- Niye? Diye sordu. <br /><br />- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayet ağırbaşlı bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı. <br /><br />- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım. <br /><br />- Hayret bir şey! Her vakit kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. &quot;bak senin sevdiğin meyveleri aldım&quot; <br />Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın. <br /><br />- Özür dilerim seni kırdığım için. <br /><br />Sonra Bülent yere diz çöktü. <br /><br />- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice <br />seven bu adamı senden mahrum etme. <br /><br />- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok gülünç görünüyordu. <br /><br />İnci kıkır kıkır gülmeye başladı. <br /><br />- Affetmek o kadar basit değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi. <br /><br />Bülent işte o vakit ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü. <br /><br />Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü.