PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ebedi Güzelliğin 7 Sırrı


Zorba
17.Haziran.2019, 19:14
<div id="post_message_3402638"><blockquote class="postcontent restore "><div style="text-align: left;"><i><img src="http://www.formsante.com.tr/images/stories/guzellik/08-2013/22082013_guzellik2.jpg" border="0" alt="" onload="NcodeImageResizer.createOn(this);" /><br /><br />Ebedi gençlik imkansız olsa da yaşlanmayı mümkün olduğunca geciktirmek elinizde... Yaşamınızda yapacağınız birkaç değişiklikle hem sağlığınızı koruyabilir hem de geç ve güzel yaşlanabilirsiniz.<br /><br /> Bir yıl içinde, örneğin her doğum gününüzde hücrelerinizin yüzde 90’ının kendini yenilediğini düşünün. Bunu sağlamak aslında sandığınız kadar zor değil. İşte genç kalmanın sırları...<br /><br /> <font color="Red">Uykunun değerini bilin!</font><br /><br /> Vücudumuz günün ilk saatlerinden gece yarısına dek norepinefrin adlı toksini salgılıyor. Ancak biyolojik saatimiz 23.30’u gösterdiğinde uyumamız gerekiyor. Çünkü o andan itibaren vücudumuzda gün boyu salgılanan norepinefrin yavaşça temizlenmeye başlıyor. 00.00-02.00 arası hormonlar yükseliyor ve temizlik yapılıyor.<br /> <br />Uykunun ilk dört saatinde yapılan bu yenilenme sırasında IGF 1 (insüline benzeyen gençlik faktörü) ve melatonin de salgılanıyor. İnsüline benzediği için metabolizmanın hızlanmasını sağlayan IGF 1, gençlik faktörü özelliği sayesinde kişinin yaşıtlarından daha genç kalmasına yardımcı oluyor. Uykuda salınan en önemli hormon olan melatonin ise uykunun düzenleyici, ten destekleyici, metabolizma hızlandırıcı, savunma sistemi güçlendirici, hücre yenileyici ve ten destekleyici özelliklerini ortaya çıkarıyor. Bu şartların sağlanamadığı durumda, örneğin 00.30’da yatıp, 01.00’de uykuya dalmamız halinde salgılanabilecek hormon miktarı yüzde 20’ye düşüyor.<br /><br /> <font color="Red">Hayatın kaynağı: Su</font><br /><br /> Başınız ağrıyor, deriniz kuruyor ve kabızlık sorunu yaşıyorsanız, anlayın ki vücudunuz susuz kalmış. Bu gibi durumlarda yalnız suyla değil, nebat çaylarıyla da vücudunuza sıvı takviye etmeniz gerekiyor. Hiç kimse bir besini bir kilodan çok tüketemese de, günlük su tüketimi ortalama 2.5 kiloyu buluyor. Kadınların yüzde 55’i, erkeklerin de yüzde 60’ını oluşturan su yaşamın esas kaynağı. Kötü huylu hücrelerin yapısı daha asitli oluyor. Bu nedenle vücudumuzun asit düzeyini azaltıp, alkaliye çevirerek bedenimiz için doğru bir şey yapabiliriz. Bunun için içeceklerimizi alkaliye çevirmek iyi bir başlangıç olabilir. İçtiğimiz suya limon sıkarak alkali olmasını sağlayabiliriz. Ayrıca kadınlar için adaçayı, erkekler için yeşil çay ya da bunları tüketemiyorsanız, yalnızca sıcak su içmek bile alkali dengesi sağlamaya yeterli oluyor. Midenin alkali dengesini sağlamak içinse, büyük ana öğünlerde sıvı almamak gerekiyor. Bu sayede midenin aşırı şişip asit üretmesi de engelleniyor.<br /><br /> <font color="Red">Kan şekerinizi dengeleyin</font><br /><br /> Beslenmede glisemik indeksin ne kadar önemli olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Basitçe ele almak gerekirse, bir dilim ak ekmek, birkaç kaşık müsli ya da bir parça çikolatanın her biri 50 kalori olsa da, bunların vücuttaki kan şekerini yükseltme hızları farklı oluyor. Şeker vücudumuzda bağırsaktan emilerek, kana geçiyor; kontrolünü de insülin hormonu yapıyor. İnsülin seviyeniz düzenli çalışıyor olsa bile, yüksek şeker girişini tam anlamıyla denetim edemeyebiliyor. Bu nedenle çok işlenmiş, rafine, katkılı gıdalar (beyaz un, ak şeker gibi) yerine, işlem görmemiş tam tahıl ve buğday ürünleri ile keçi sütü ve keçi yoğurdu gibi ürünler ya da suda bekletilip, bir miktar filizlenme ve oksidasyonu sağlanmış baklagillerin tüketilmesi gerekiyor. O vakit şekerin vücuda emilimi o kadar yavaş oluyor ki, hem insülin düzenli çalışıyor hem de hücreler hırpalanmıyor. Unutmayın, iki saate bir beslendiğinizde metabolizmanız daha basit çalışıyor. Bu sayede insülin hep ayakta kalacağı için ortalama seviyesi bozulmuyor, şeker de daha rahat denetim ediliyor. Şekerin dünya üzerinde en çok yaşlandıran etkenlerden biri olduğunu bilmek, yatmaya yakın aldığınız şeker türevlerini kesmenize yardımcı olabilir. Ama ‘Benim şekere ihtiyacım var’ diyorsanız, tercihinizi sütlü tatlılardan yana kullanmayı unutmayın!<br /><br /> <font color="Red">Sigara ve alkolden ırak durun!</font><br /><br /> Dünya üzerinde serotonin, melatonin ve endorfin salgılanan dört esas işlev var: Cinsel aktivite, yemek, egzersiz yapmak ve kimyasal uyarıcılar. Söz gelimi, yeme isteği geldiği zaman, eğer önceki öğününüzün üzerinden iki saat geçmediyse yaklaşık 10 dakika yürüyün. Bu, beyindeki mekanizmanın mutlulukla aş arasındaki bağlantıyı kopararak, yürümeyle bağdaştırması için iyi bir yol olabilir.<br /><br /> <font color="Red">Egzersizsiz bir yaşam düşünmeyin!</font><br /><br /> Dünya Sağlık Örgütü, herkesin ortalama bir saat açık havada egzersiz yapmasını öneriyor. Mümkünse her gün üç kilometre yürümek iyi bir egzersiz olabilir. Ancak çok kilolu kişilerin hafif ağırlıklarla, örneğin yarım litrelik su şişeleriyle güç egzersizi yapması da yeterli oluyor. Egzersiz sayesinde vücudun oksijenlenmesi de sağlanıyor.<br /><br /> <font color="Red">Güneşten doğru yararlanın</font><br /><br /> Geçmişte UV A ve B’den daha çok söz edilirken, şimdi UV C de konuşuluyor. Bu nedenle güneşin zararlı etkilerinden korunmak için mutlaka bir güneş koruyucu kullanmak ve dört saatte bir bunu yenilemek gerekiyor. Vücudunuzun güneşin müspet etkilerini alması, D vitamini ile kemiklerinizin güçlenmesi için, özellikle sabah güneşini almaya çalışın. Güneşin yıpratıcı bir etkisi olduğunu biliyoruz. Hatta, sarışınların esmerlere göre daha hızlı yaşlandığı söyleniyor. Oysa Avrupa’daki güneşlenme süresi bizim ülkemizdekinden daha az; buna rağmen bizim daha yavaş yaşlanmamızın en önemli nedeni, bacak kaslarımızın IGF 1 (insüline benzeyen gençlik faktörü) uyaranı salgılayabilecek şekilde tasarlanmış olması. Güneş ışınları hormonları daha hızlı çalıştırdığı için kilo vermede de etkili oluyor. Düşünün bir kere; kışın kilo vermeye çalıştığınızda zorlanıyorken yazın bunu nasıl da kolayca başarabiliyorsunuz.<br /><br /> <font color="Red">Doğru doktor, doğru antioksidan</font><br /><br /> Antioksidanlara hayatınızda her vakit yer açın. Ancak bunu bir doktora danışarak, yaşam tarzınıza müsait antioksidan seçmesini isteyerek yapın. Çünkü ailesel bir damar hastalığı yatkınlığınız ya da mide rahatsızlığınız olabilir. Bu da antioksidan kullanmamanızı gerektirir.</i><br /></div>